Yaşamı güzelleştiren; güzel sanatlar, lezzetli yemekler, sosyal ve kültürel aktiviteler v.b. ise, bu güzellikleri tadabilmenin ilk şartı da elbette sağlıktır. İçinde bulunduğumuz bahar aylarında olağan karşılanan halsizlik, gribal enfeksiyonlar veya basit bir alerjik reaksiyon dahi keyfimizi ve damak tadımızı kaçırır. Sahip olduğumuz sağlığı mümkün olduğunca korumak, temel prensibimiz olmalı. Sağlıklı kalmak, tedavi olmaktan daha kolay, daha ucuz ve çok daha keyiflidir.
Hemen herkesçe bilinen genel kuralları kişisel özelliklerimize göre yorumlayarak uygulamalıyız. Maksimum hijyen, yeterince spor, doğru beslenme ve gereğinde vitamin-mineral desteği sağlıklı kalmanın ilk adımı olacaktır. Örneğin; (bel fıtığı v.b.) omurga sorunu olan kişiler için ağır beden egzersizleri ne denli tehlikeli ise, metabolizma ve bağışıklık sistemini etkileyecek ölçüde diyet uygulamak da o denli yanlıştır.
Bu konuda ki genel yanılgı, kavram karışıklığından doğmaktadır. Düşük kalorili diyet listeleri ile asla doğru beslenme sağlanamaz. Kaldı ki her yaşın, her bünyenin, herkesin günlük ihtiyacı birbirinden farklı olacaktır. Ne, Ne kadar, Nasıl tüketilmeli? ...İşte bu 3N'yi biliyor ve uygulayabiliyorsak sağlığımızla birlikte kilomuzu da (genetik sınırlarımız içinde) korumuş oluruz.
Kısa hatırlatmalar ve küçük örneklerle bir sonra ki sayıda buluşmak üzere, hayatın tüm güzellikleriyle dolu sağlıklı günler dileğiyle...

Ecz. Nilgün Akgün