Vakıf Hakkında
Faruk Erem
Hümanist Dergi
Ormanlar ve Doğal Bitki Örtüsü Ağaçlar

CEZANIN ÇEKİLMESİ ve TEKERRÜR

Faruk Erem'in Gazete Arşivinden

Diş Buğdayı (HEDİK)

Şiir "YAŞAMAK"

Faaliyetlerimiz

Sağlık Köşesi "GÜNEŞ"

Afrika Savanalarında Yaşam

Ahşap İşçiliği

Çay Saatinin Değişmeyen Tatlısı "KEK"

Ağaçlar

YIĞINLAR (ŞEKİLSİZ TOPLULUKLAR)

Nevruz

Arka Kapak

Ön Kapak İçi

Arka Kapak İçi

Haberler
Gezelim Tanıyalım
Bize Yazın

Publiese yığınları, bir buhar kazanına benzetir. Yığın büyüdükçe, heyecan arttıkça, buhar tazyiki de artar. Bu enerji hareket haline geçebilmek için bir subabın açılmasını beklemektedir. Yığın içinden birisi ortaya çıkar. Örneğin şöyle haykırır: Halkın düşmanı olan şu adamı öldürelim yahut fakirlerin dostu olan şu adamı kurtaralım. Yığın bu sözün doğru olup olmadığını düşünmez. O adamın gerçekten halkın düşmanı veya dostu olup olmadığını araştırmaz. Çünkü buhar tazyiki artmış ve subab açılmıştır. Yığının harekete geçmesi psikolojik bir zorunluluktur. O halde yığın kör bir enerjiyi temsil eder. Bu enerjinin şu veya bu yolda harekete dönüşmesi, rastlantılara, hadiselere bağlıdır. Çünkü elde bir sevki idare, kontrol cihazı mevcut değildir.

a) Yığının telkin kabiliyeti: Yığın fertleri baskısı altında tutar. Onların psikolojisini, yeni unsurlar katarak yoğurur, ortaya değişmiş insanlar atar. Bu sebeple fert, yığın içinde yalnızken düşündü hhissettiği gibi düşünmez, hissetmez. Yığın içinde fert bir başka insan olmuştur. İnsanların yığın içinde bir araya gelmeleri ruhları üzerinde görünmez bir mücadelenin başlamasına sebep olur. Başkalarının fikirlerini fert, denetimsiz kabul eder. Kimin ortaya attığı bilinmeyen bir söz, bazen bir haykırma ferdi baştan aşağı sarsar. Ferdin bütün psikolojik gücü belirli noktalarda toplanmış; iradenin "yasaklayıcı" unsuru kaybolmuştur.

"Taklit" hassası, yığının hareketlerinde abartılı sonuçlar verir. Bu sebeple yığının saygı gösterilerinde olduğu kadar, kıncı hareketlerinde de ölçü yoktur.

Yığın içinde zıt hisler birbirini takip eder. Biraz evvel övülen kimsenin biraz sonra hakaret görmesi mümkündür. Çünkü hareketler düşünceden ziyade gayri iradi davranışa dayanır.

Bir yığını ikna etmek, bir ferdi yalnızken ikna etmekten çok kolaydır. çünkü yığın "gerçek" den ziyade görünüş"ün etkisi altındadır.

Bu neticeleri verebilmesi için yığının kaç kişiden oluşması lazım geleceği kesin olarak bilinmez. Birkaç kişinin bir araya gelmesi ile bir yığın psikolojisi hasıl olabildiği halde bazı vak'alarda çok büyük bir kalabalık, bu psikolojiye kapılmamış olabilir. Çünkü yığın psikolojisinin zaruri unsurundan birisi de "heyecan" unsurudur. Heyecan arttıkça yığınlaşma da o nispette artar.

Bazı yazarlar, bu hadisenin kaynağını insanların ilkel niteliklerinden biri olan taklit özelliğine bağlarlar. "İnsan ruhunda doğuştan gelen taklit özelliği yığın içinde büsbütün artar, dayanılmaz bir sürükleyici güç haline gelir. Diğer bazı yazarlar ise hastalıklarda olduğu gibi, bu sahada da bir tür "Manevi Sirayet" (Contagion morale) kabul ederler. Fakat manevi yayılma diye isimlendirilen bu kavramın, psikolojide etraflıca incelenmiş, izah edilmiş bir kavram olan "telkin" hadisesinin, yığın psikolojisine tatbikinden başka bir şey olmadığını sanıyoruz. Yığınlar büyüdükçe heyecanlar doğurur ve heyecanlar da telkine uygun bir durum ortaya çıkar ve telkin yığınlarda en açık örneklerini verir. Nasıl bir sürüden bir kuşun kanadını çırpması ve sadece bu kanat sesi bütün bir sürünün havalanmasına sebep olursa, yığın içinde bir ses bir haykırına, birinin kaçışı, bir işaret bütün bii yığının harekete geçmesine sebep olabilir. Tarihteki büyük paniklerin, bazılarının hiç denecek kadar önemsiz sebeplerden ileri geldiği hatırlardadır.

b) Yığınlarda sorumluluk hissinin azalması: Sorumluluk hissi, fert üzerinde yalnızken, suç işlemekte önleyici bir etki yapar. Bu his yığının heyecanı içinde silinir ve kim tarafından işlenmiş olduğunun bilinmeyeceği, tespit edilerneyeceği ümidi yığın içinde ferdi kolaylıkla suça sürükler.

c) Yığının sürükleyici1eri: Her yığının içinden bir veya birkaç kişi, yığının hareketleri üzerinde büyük etki yapar. Bunlar yığın içinden adeta fışkırmış, otoritelerini yığına kabul ettirmişlerdir. Sürükleyiciler atak, gözüpek ve o nispette ileriyi göremeyen, az düşünen kimselerdir. İçlerinden birçokları aşırı bir cesaret gösterirler. Bu cesaret kendini koruma içgüdüsünün yokluğundan ileri gelir ki, bu da insan için nonnal bir özellik değildir. Tarihte rastlanmış olan büyük yığın sürükleyicilerinin çoğunda "Psikopatlık", "nevrozelik, yarı delilik" halleri görülmüştür. Yığın, sürükleyicinin cesaredi hareketlerine, kıncı sözlerine hayran kalır ve kendini, farkına varmadan onun emri altına koyar.

ç) Yığının yapısı: Özelliklerini bu suretle tayine çalıştığımız yığınların, şimdi de yapılışlarını inceleyelim. Bu araştırma bize şu sorunun cevabını verebilecektir. Yığını meydana getiren fertler teker teker ele alındıkları zanıan her birinin değerli, faziletli kimseler olduklarını farzedelim. Bu fertlerin biraraya gelmeleri ile ortaya çıkan yığın, nasıloluyor da, niteliği, unsurlarından tamamiyle farklı ve değeri, unsurları tek başına gözönüne alındığı zamanki değerden düşük bir topluluk meydana getiriyor?

Spencer der ki: Bir duvarcıya iyi pişmiş, sert tuğlalar veriniz, size istediğiniz sağlamlıkta ve yükseklikte bir duvar yapsın. Duvarın sağlamlığı ve yüksekliği tuğlaların sağlamlığına bağlıdır. İşte Spencer'in sosyoloji anlayışı bu esasa dayanır. Nasıl duvarın unsurları olan tuğlalar, duvara kendi değerlerini veriyorlarsa, insan toplumunun esaslı karakterleri de kendi unsurlarına yani insanın esaslı karakterine uygundur. Bu suretle Spencer, Auguste Compte ile birleşiyordu. Çünkü Auguste Compte da insan toplumunu daima yaşamış tek bir insan saymakta idi.

Spencer'in fikrine yanlış denemez. Yalnız bu düşünceler aynı cins unsurlardan meydana gelen karma varlıklar için doğrudur. Sağlam tuğlaları alalım, şöylece bir yere toplayalım. Ortaya bir tuğla yığınından başka bir şey çıkmaz. Tuğlaları birbiri yanına ve üst üste gelmek üzere, bir düzen dahilinde yerleştirmek, aralarına harç koymak lazımdır ki, duvar meydana gelsin, işte bu insaları da fiilen bir araya toplayıvermek "cemiyet" dediğimiz üstün topluluğu meydana getirmeğe yetmez. Ortaya sadece bir insan yığını çıkar ve bu yığının değeri, onu teşkil eden fertlerin değerlerinin toplamına karşılık gelmez. Yığınlar farklı cinsten topluluklardır. Rastlantıya bağlı hadiselerle bir araya gelmiş olan fertler arasında eşitlik yoktur. Kültür seviyesi, düşünüş tarzları, yaşları ve daha birçok hususiyetleri ile birbirinden ayrı olan fertler yığın içinde, bir heyecan ve telkin bağı ile, yani geçici bir bağ ile birleşmişlerdir. Yığınların içinde kadınların bulunuşu, yığınları bazen daha haşin bir hale sokar. Fransız büyük ihtilali sırasındaki kanlı yığınlar arasında, erkeklere "korkaklar" diye bağırıp onları öldürmeğe, yıkmağa sevkeden kadınlara rastlanmıştır. Bu sebeple Sighele yığın içinde kadınların erkeklerden daha çok vahşi olduklarını söyler.

O halde sorunun cevabı kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Yığın, onu meydana getiren fertlerin iyi özelliklerinin toplamı sonucunu değil, aksine bu vasıfların azalması ve hatta tamamiyle yok olması ve ortaya yepyeni ve bambaşka bir "yığın ruhu "nun çıkması sonucunu verir.

Mithatpaşa Cad. No:66/6      Tel: 0312-419 38 65      Fax: 0312-419 76 25