Vakıf Hakkında
Faruk Erem
Hümanist Dergi
Doğa

Hukukun Üstünlüğü

Baş'lar (Şiir)

Susma Hakkı

Cam İşçiliği

Sağlık Köşesi

Faaliyetlerimiz

İhbar

Filler

Simge ve Motifler

Şile, Ağva, Sığacık, ve Foça

Yayla Çorbası

Ön Kapak İçi

Arka Kapak İçi

Arka Kapak


Haberler
Gezelim Tanıyalım
Bize Yazın
Mithatpaşa Cad. No:66/6      Tel: 0312-419 38 65      Fax: 0312-419 76 25
İ
 B
      ir suçun işlendiğini bilen hususi şahısların bunu ihbar etmeleri hususunda bir mecburiyetleri yoktur. Bunlar için ihbar ihtiyaridir. Vatandaşlar için genel bir ihbar zorunluluğu bazı ağır şuçlar için kabul edilmiştir (TCK. 151).

Bir suçun işlenmiş olduğu haberinin ikiye ayrılması mümkündür. Bunlardan birincisine "mevsuf haber" denilebilir. Bu çeşit haberlerde bir suçun işlendiği açık bir şekilde bildirilmiştir, "ihbar", "şikayet" gibi. Fakat ikinci şeklindeki haberlerde kat'i bir haber vasfı yoktur. Kanun bu haberleri "herhangi bir suretle bir suçun işlendiği zehabını verecek bir hal" olarak ifade etmiştir (CMUK. 152)


İhbar ikiye ayrılır. Bunlardan birincisi "ihtiyarî ihbar" dır, ikincisi ise kanunların ihbarı mecbur kıldığı hallere taallûk eder.

İhtiyarî ihbar bir "sübjektif kamu hakkı" sayılır. Siyasî bir hak değildir, yabancılar da bu hakka sahiptirler. Bu hakkın kullanılması bir "ehliyet" şartına da bağlanmıştır. Bu hakkın suiistimalinin muayyen ve en ağır olan şeklinin ceza müeyyidesi vardır. "İftira" suç sayılmıştır.

İhtiyarî ihbarın bir "âmme hizmetinin hususî şahıslar tarafından ifası" şeklinde de telâkki edildiği görülmektedir. Zira aslında adli zabıtaya ait olan bir işi hususî bir şahıs yapmış olacaktır.

Usul Kanunumuzda böyle bir hüküm yoktur. Fakat bir boşluk mevcut olduğu sonucuna varmak da doğru olmaz. Zira böyle bir hüküm her şeyden evvel ahlâk zaruretlerinden gelmiştir. Usul Kanunu ve tatbikatın mutlaka ahlâki olması lâzımdır. Diğer taraftan imzasız bir mektubun bir dâvada yegâne veya başlıca "delil" sayılmasına da imkân yoktur, meğer ki sahibi bilâhare anlaşılmış olsun.

İhbarın haksızlığı anlaşılsa, suçlanan beraat etse dahi her zaman ihbar eden bu nedenle mahkum olmaz. Çünkü iftiranın "taksirli" şekli yoktur.

Görevlerini yaptıkları sırada, memuriyetleri ile alâkalı ve resen tâkibe tâbi bir suça vâkıf olan memurlar (TCK. 235), mesleklerini icra sırasında şahıslar aleyhine işlenmiş bir suça vâkıf olan hekim, ebe gibi sıhhat koruyucu meslek mensupları (TCK. 530) bunu savcıya bildirmek zorundadırlar. Bu vazifenin yapılmaması suçtur.

Kanun ihbarın yapılacağı mercileri tâyin etmiştir. Bunlar dışında kalan mercilere ihbar yapılamıyacağı neticesine varmak doğru değildir. Kanunda gösterilenler dışında kalan mercilerin ihbarı almağa mecburiyetleri yoktur, almış iseler, kanuni mercilere bunu havale etmelerine de mâni yoktur.

Kanunumuz ihbarda "şekil serbestliği" kabul etmiştir. Bu serbestlik suç ihbarlarının adliyeye intikalinde güçlük yaratmamak ihtiyacından gelir. Buna rağmen bazı usul kanunlarında "imzasız mektup"ların dâvada kullanılamıyacağına dair hükümler mevcuttur. Meselâ İtalyan Usul Kanununa (m.141) göre suç konusu olanlar veya sanığa ait bulunanlar hariç olmak üzere imzasız mektupların dâvada herhangi bir şekilde kullanılması mümkün değildir. Bu hükmü şerh edenlere göre adli zabıta veya savcılık böyle bir mektubu ihbar sayarak soruşturmaya başlayabilirler, yasak olan husus imzasız mektubun kullanılmasıdır.
Özü bakımından ihbar "hukukî neticeler" doğurmak için yapılmış bir "irade beyanı" sayılamaz, sadece bir suç hakkındaki bilginin bir makama ulaştırılmasıdır. Kanun bu bilgi izharını, ilgilinin tâkip ettiği maksat nazara alınmaksızın, bir usul müessesesi olarak kullanmaktadır.

İhbar şekle tâbi değildir. Muhbir hüviyetini bildirmeden dahi ihbarda bulunabilir. İhbarlar savcılığa, zabıtaya, sulh hâkimine yapılabilir. Valiye, kaymakama, nahiye müdürüne, yapılan ihbarları bu makamlar kanuni mercilerine gönderirler. Her ihbarda bir zabıt varakası tutulması gerekir (CMUK. 151). Muhbir hüviyetini açıklamaya zorlanamaz. İmzasız mektupla yapılan ihbarların nazara alınıp alınmaması ayrı bir takdire tâbi tutulmalıdır.

Bir kimsenin umumi vekâletini haiz şahıs tarafından o kimse adına ihbarda bulunup bulunamıyacağına dair CMUK. nunda sarahat yoktur. Bu durum karşısında ihbar muayyen bir şekle bağlı olmadığı düşüncesile vekâlet suretile ihbarın mümkün olduğu sonucuna varabilir. Fakat ihbarın, muhbir için "iftira" suçunu teşkil edebileceği, vekâlet suretile suç işlenmesinin mümkün görülemiyeceği düşüncesile aksi sonuca varmak da mümkündür. Bazı usul kanunları ihbar için bir şekil kabul etmemekle, hattâ sözlü ihbarı dahi mümkün görmekle beraber vekâlet suretile ihbarda "husus vekâlet"i şart koşmaktadırlar (İtalyan CMUK. 8, 136).